Queen of Air and Darkness / Hava ve Karanlık Kraliçesi - Cassandra Clare | Kitap Yorumu




Herkese merhaba !

Bu yazıyı yazacağım için baya heyacanlıyım çünkü bugün çok ama çok uzun zamandır merakla beklediğim bir kitabın yorumunu sizlerle paylaşacağım : Queen of Air and Darkness. 

Kitap benim çok sevdiğim Cassandra Clare’in Karanlık Sanatlar serisinin final kitabı. Daha önce aynı serinin ikinci kitabı olan Gölgelerin Lordu’nun yorumunu blogda paylaşmıştım. Eğer o yazıyı okuduysanız – okumadıysanız buradan yazıya ulaşabilirsiniz – Gölge Avcısı dünyasına ne kadar bayıldığımı biliyorsunuzdur. Clare’in yazdığı her şeyi okurum o kadar net yani.

Kitap 4 Aralık 2018’de yurtdışında satışa sunuldu. Ben de kitabın çevirisini beklemeye dayanamadım ve hemen orijinal dilinde okudum. Kitabı bitirir bitirmez de hemen yorumumu yazmaya karar verdim. Şimdi, eğer hazırsanız yoruma geçelim.

Eğer daha önceki kitapları okumadıysanız bu yazıdaki her bilgi sizin için spoiler olabilir. O yüzden dikkatli olmanızı tavsiye ederim.

Kitap , ikinci kitabın bittiği andan başlıyor. Idris’te Annabel ile yaşanan faciadan devam ediyoruz okumaya. Livvy’nin ölümü, Ölümcül Kılıcı’n kırılmasıyla kaotik bir ortam oluşuyor. Ve tabii ki tüm oklar Annabel’i Idris’e getiren Julian ve Ölümcül Kılıcı kıran Emma’ya yöneltiliyor.

Kitabın ana karakteri kesinlikle Julian’dı. Emma’dansa Julian’a daha fazla odaklanmış yazar ve bence gayet de iyi yapmış. Ailesini korumak için bugüne kadar attığı adımlar, Emma’yla olan ilişikisinin karmaşıklığı, parabatai lanetiyle iyice çıkmaza giren Julian belki de hayatının en kötü kararını veriyor. Elbette ki kararın ne olduğunu sizlere söylemeyeceğim ! Ancak şunu söyleyebilirim ki ikinci kitapla birlikte görmeye başladığımız karanlık Julian zannettiğimizden çok daha fazlası. Bunca zaman yaşadığı her olaydan bir ders çıkaran ve 12 yaşından beri Enstitüyü ailesi ondan ayrılmasın diye yürüten Julian’ın aslında sevdikleri için neler yapabileceği , gerçek potansiyeli kitaptaki sayfalar çevrildikçe ortaya çıkıyor. 

Diğer taraftan Emma’nın Julian’ın kararıyla baş etmesi pek kolay olmuyor. Nihai amaçları parabatai bağını nasıl kırabileceklerini bulmak olan Emma ve Julian yaptıklarının bedelini nasıl ödeyeceklerini düşünüp duruyorlar. Sürgün seçeneğini uman Emma ve Julian için işler pek de planladıkları gibi gitmiyor. 




Cassandra Clare’in kitaplarında sadece ana karakterlere odaklanılmıyor asla. Fazla sayıda karakter olmasına alışkınız zaten ancak yazar bu kitapta kendini aşmış. Neredeyse her karakterin kendine ait uzun uzun paragrafları var. Tanıdık yüzlerin sayısı bu kitapta o kadar fazla ki ! Jace, Clary, Tessa, Jem, Alec, Magnus.. ve daha nicesini bu kitapta tekrar görme fırsatı yakalıyoruz. Ve bu karakterler Queen of Air and Darkness’ ta hikaye ile öyle bir bütünleşiyorlar ki bence eğer bu kitapları okuyacaksanız mutlaka önceki serilere de bir bakın. Zira bazı karakterleri anlayabilmeniz için önceki seriler hakkında bilgi sahibi olmalısınız bana göre.


Öte yandan Karanlık Sanatlar serisinin ana ailesi olan Blackthornların kalanını da oldukça detaylı bir şekilde okuyoruz. Özellikle Livvy’nin ikizi Ty ve arkadaşı Kit – Kayıp Herondale- kitapta yine önemli bir yer kaplıyor. Sürgünden dönen Helen ve Aline’nin Julian’ın yüklerini yavaş yavaş azaltmaya çalışmalarını da bolca okuyacaksınız bu kitapta.

Gölge Avcıları’nın hikayelerinin yanı sıra bolca Aşağı Dünyalı’nın hikayesini de okuyoruz. Özellikle Blackthorn’larda bulunan peri kanından dolayı Periler ile baya uğraşılıyor kitapta. Peri halkı, Seelie ve Unseelie savaşları ve düşmanlıkları hakkında detaylı bilgi sahibi oluyoruz artık.



Bunlarla da kalmayıp geçmişteki birçok hayaletle de savaşmak zorunda kalıyor karakterlerimiz. Ne demek istediğimi kitabı okuyunca eminim anlayacaksınızdır.
Cassandra Clare kitaplarında olay örgüsü oldukça karışık oluyor. Buna zaten hepimiz alıştık ancak şunu çok net bir şekilde söyleyebilirim ki Queen of Air and Darkness şu zamana kadar okuduğum en kompleks Cassandra Clare kitabıydı. Yazar bu kitapla gerçekten kendini aşmış. Kitabın içinde iki üç kitaplık konu var resmen ! Asla düşmeyen ve sürekli olarak yükselen bir tempoyla ilerliyor olaylar. O yüzden okurken oldukça dikkatli olmak gerekiyor ve daha önce de belirttiğim gibi önceki kitaplara da hakim olmak gerekiyor. 




Kitap ülkemizde ne zaman çıkar bilemiyorum. Ama umarım ki Artemis Yayınları bizi çok bekletmez. Ben sizin için kitaptan benim de favorilerimden olan bir bölümün küçük bir kısmı çevirdim eğer okumak isterseniz yazının sonunda çeviriyi bulabilirsiniz.


Bu kadar çok şey yazdıktan sonra söylememe gerek kalmadı muhtemelen ama ben kitabı tabii ki de 5/5 olarak değerlendirdim. Dediğim gibi Clare ne yazsa okurum. 

Ayrıca size güzel bir haberim daha var ki o da yazarımız arayı açmayıp yeni bir seriyle Kasım 2019’da geri dönüyor ! Serinin adı The Last Hours ve ilk kitabı da Chain of Gold. Kitapta hepimizin eminim ki çok sevdiği Will ve Tessa ‘nın çocukarını okuyacağız. Genelde Parabatai bağını her serisinde farklı bir şekilde işleyen yazar bu seferki serisinde nasıl bir yol izleyecek merak ediyorum. Ve şimdiden kitap için oldukça heyecanlıyım. Eminim ki Cassandra Clare yine kendini aşan bir seriyle gelecek.



Evet, uzun bir yorumun sonuna geldik. Sanırım bu bloga yazdığım en uzun yazı oldu. Neyse, böylece Clare’in kitaplarını ne kadar sevdiğimi bir kere daha göstermiş oldum. Umarım kitabı bir an önce okuma fırsatınız olur. Ve eğer Queen of Air and Darkness’ı ya da herhangi bir Gölge Avcısı romanını okuduysanız düşüncelerinizi benimle düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın !

Sizin için çevirmiş olduğum alıntıya da göz atmayı unutmayın !


Şimdiden iyi eğlenceler !





-          Alıntıyı okumak için devam edin.








Jace ayağa kalktı. Clary ona endişeli bir şeklide baktı : Altın gözleri öfkeyle sabitlenmişti. ‘’ Sana ikinci kere sormayacağım Julian Blackthorn,’’ dedi, ve her zamanki eğlenceli sesi bu sefer hiç de eğlenceli değildi. ‘’ Ne yaptın ? ‘’


Julian tezgaha yaslandı. Emma aniden onun daha genç göründüğünü fark etti, Jace kadar uzundu. ‘’Koalisyon fikrimin kötü bir fikir olduğunu çünkü diğer Gölge Avcıları’na sadakatleriyle ilgili doğruyu söyleyeceklerine güvenemeyeceğimizi söylediğini hatırla.’’

‘’Oldukça iyi hatırlıyorum.’’ dedi Jace. ‘’ Ama anlıyorum ki buna rağmen herkesi bir savaş konseyi için çağırdın ? ‘’

‘’ Buradalar mı ? ‘’ dedi Clary tükürükler saçarak. ‘’Ama – ‘Tek Boynuzlu At Gücü’ yazan T-shirt giyiyorum –‘’

‘’Tek Boynuzlu At diye bir şey yoktur. ‘’ dedi Jace.

‘’ Biliyorum, ’’ dedi Clary. ‘’ Bu yüzden bu kadar komik zaten.’’

‘’ İhanet konusuna dönecek olursak – ‘’ Jace konuşmaya başladı.

‘’ Peki size ihaneti beklediğimi söyleyecek olursam ? ‘’ dedi Julian. ‘’ Hatta ona güvendiğimi ? Bunun da planımın bir parçası  olduğunu ? ‘’

‘’ Ne planı ? ‘’ dedi Jace.

‘’ Benim her zaman bir planım vardır,’’ dedi Julian sakince.

Dru kahve fincanını kaldırdı. ‘’ Geri dönmen güzel ,Jules. Senin deli planlarını özlemiştim.’’

Şimdi Helen ayaktaydı. Aline gülmemeye çalışıyor gibi duruyordu. ‘’Hepsini  buraya nasıl çağırdın ? ’’ dedi Helen. ‘’ Nasıl bu kadar fazla Aşağı Dünyalı ve Nefilimle bağlantı kurabildin hem de bu kadar hızlı bir şekilde ? ‘’

‘’ Onlara bunca yıldır cevap verdim, ‘’ dedi Julian. ‘’ Büyücülere ve Gölge Avcılarına ateş mesajı , Perilere meşe palamudu mesajını nasıl göndereceğimi biliyorum ve tüm önemli kurt adam ve vampirin telefon numaralarını biliyorum. Aşağı Dünyalı – Gölge Avcısı İttifak’ına nasıl ulaşacağımı biliyordum. Beş yıldır bu benim işimdi.’’

‘’ Ama onlara genelde Arthur’muşsun gibi yazmadın mı, daha öncesinde ? ‘’ dedi Helen, endişeli bir şekilde. ‘’ Bu sefer kimmiş gibi davrandın ?’’

‘’ Kendim olarak yazdım, ‘’ dedi Julian. ‘’ Bu insanları tanıyorum. Kişiliklerini biliyorum. Hangilerinin bizim tarafımızda olacağını biliyorum. Yıllardır Enstitü’nün başı benim.  Müttefiklerimi çağırdım çünkü müttefiklerimin kim olduğu bilmek yıllardır benim işimdi. ‘’ Sesi alçak ancak kararlıydı. Söylediklerinde saygısızca olan hiçbir şey yoktu ama Emma ne demek istediğini biliyordu : Yıllardır diplomatım, bilinmeden ve onaylanmadan. Ama bu yeteneklerimi geliştirmediğim anlamına gelmiyor. Bu yetenekleri kullandım, hoşlansanız da hoşlanmasanız da.

‘’Kohort’la tek başımıza savaşamayız.’’ diye ekledi. ‘’ Onlar bizim bir parçamız. Hükümetimizin bir parçası. Onlar Sebastian gibi bir dış tehdit değil. Bu müttefiklere ihtiyacımız var. Göreceksiniz.’’

Ve daha sonra elinden başka bir şey gelmiyormuş gibi Emma’ya baktı. Gözlerindeki mesaj açıktı. Yaptığı şeyin şokuyla sarsılsa da onun onayını umuyordu. Her zaman umduğu gibi.

Parabatai mührü yanıyormuş gibi atıyordu. İrkildi, sol koluna doğru baktı : Teni sıcak ve gergindi, ama mühür normal görünüyordu. Sadece bir bakıştı,diye düşündü. Hepsi buydu.


                                                                                                                              






Yorumlar

  1. Bilgilendirici bir blog olmuş teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. Bu kitabın pdfini nerden indirebilirim? lütfen yardımcı olun.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar